Kültürel miras; kimliğimizle, kültürümüzle, tarihimizle ilgili somut ve soyut değerlerin tümüdür. Kültürel miras geçmişle bugün arasında bağlantı kurarak, içinde yaşanılan kültüre ve dünyaya bir temel oluşturur ve geleceğin oluşturulmasında sağlam bir referans verirken manevi anlamda da insan hayatlarını zenginleştirir. İnsanların tarih boyunca biriktirdikleri deneyimlerin ve geleneklerin devamlılığını, geleceğin doğru kurulmasını sağlar.
Kültürel mirasın, taşıdığı sanatsal veya tarihi değerin yanı sıra, “insanlığın ortak mirası” olmasından ötürü korunması gerektiği anlayışını benimsiyoruz. Ve bu anlayışla, kültürel mirasın korunmasının hepimizin görevi olduğu bilinci ile çalışmalarımızı katılımcılık prensiplerine uygun olarak yürütüyoruz.
İzmir, 8.500 yıllık tarihiyle oldukça güçlü bir mirası üzerinde taşımaktadır. Tarihi boyunca Hitit, Aiol, İyon, Lidya, Pers, Helen, Roma, Bizans, Aydınoğulları ve Osmanlı medeniyetlerine ev sahipliği yapan kent; bu medeniyetlerin kültürel birikimleriyle çok katmanlı ve çok kültürlü bir yapıya kavuşmuştur.
Yeşilova Höyüğü’nün keşfinden önce İzmir’in kuruluş tarihinin günümüzden 5000 yıl önceye kadar geri gittiği düşünülüyordu.
Eski Smyrna Höyüğü, MÖ 3000’den itibaren iskan görmüş, en parlak çağını bir Yunan kolonisi olarak Demir Çağı’nda yaşamış olan bir antik yerleşimdir.
Bayraklı’daki eski yerleşime sığmayan ve Hellenistik Dönem’de yeni lokasyonuna taşınan Smyrna, hızla gelişerek büyük bir ticaret kenti haline dönüşecek, Roma İmparatorluk Çağı’nda ise en parlak dönemine girecektir.
15. yüzyılda Osmanlı egemenliğine girdiğinde küçük bir kasaba büyüklüğünde olan İzmir, 16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Doğu ürünlerinin Avrupa pazarına ihraç edildiği önemli bir liman kentine dönüşmüştür.
Daha detaylı bilgi almak ve İzmir’in tarihinde bir zaman yolculuğuna çıkmak isterseniz aşağıdaki bağlantıyı tıklayabilirsiniz.